Pekala, bunca
zaman sonra çemkirmek için buradayım! 1 Mayıstan beri hayatımda olanları
kavrayamadığım doğru. Yazarak çalışmanın faydalarını gördüğüm gibi, yazarak
kafamı derleyip toparlamanın mümkün olduğuna inandım.
1 Mayıs günü,
kendimce trajik bir güven sarsıntısı yaşayarak hayatta kendimi bok gibi
hissettim. Ve zaten ben çok sakin bir insan değilim. Aniden parlayıp kırıp
dökebilirim. Ani şeylere verdiğim tepkiler ise ortadadır zaten. Sonuç =
Kendimce olan trajedi çevreme de bulaştı! Korkunç bi hata yaptım! Gülmeyin…
Kendimi kaktüs gibi hissettim! Öyle ortada kalınca tek başıma, dikenlerim
fırladı tüm vücudumdan ve dehşet saçtım. Burada suçun bende mi beni kaktüs
yapanda mı olduğunu tartışmayacağım. Bildiğim bişey varsa sorun ikimizdeydi!
Bu kaktüslük
dönemim sürerken, benim minik bebeğim ananemin varolan hastalığına sos
kıvamında eklenmiş bazı şikayetleri nedeniyle hastane kaktüslüğüne terfi ettim.
Yapılacak tahiller ve koşturmalar için tabi ki gönüllüydüm. Fakat bilirsiniz
hastaneler sinir bozucudur. Ve (o zaman bilmesem de şuan) bildiğim bişey daha
varsa henüz benim sinirlerim tam anlamıyla bozulmamıştı!
Hastane kaktüslüğünü
itip çekip üstüme uydurmaya çalışırken fark ettiğim ve unutmaya karar verdiğim
bi gerçek vardı ki, diplomamı almak için çizmem gereken bi proje vardı. Ne yazık
ki, sevgilime kırgın, ananem için hastanelerde koşarken projemi düşünecek
rahatlığa sahip bi kız hiç olamadım! Projeyi bıraktım. Eminim! Son kararım!
Dönelim kaktüslüğe…
Bilen bilir, kırılınca çabuk toparlanamam ben, nazlatılmam gerekir. Ama sevgiliniz
sizin hayata siktir çektiğiniz zamanlarınızı biliyorsa, nazlatılmaktan
hoşlanmadığınızı falan düşünecektir. Ya da vakti olmayacaktır bilemiyorum, işin
o kısmı hayli karışık.
Derken hastane
kaktüsü olduğumu refakatçi kartımla tescilleyip, ananemi hastaneye yatırdık. Sandığımız
sos, başlı başına bi yemek haline geliyordu. Ve hayatınızda, çocukluğunuza dair
yaşayan tek şey ananenizse ondan vazgeçmekle, onun acı çekmesini istemek
arasındaki ince çizgi sürekli olarak boğazınızı sıkabilir. Hele ki gerçek bir
küçük çocuk ise… Bu konuyu geçelim! Doktorun benim yorgun göründüğümü
düşünmesiyle eve döndük şimdilik…
Eğer sevgilinizle
aranızın düzelmeye başladığı dönem, refakatçilik döneminizse, muhtemelen “benim
için üzüldü, sevdiğinden değil” fikrine kapılabilirsiniz. Bence doğal! Ben
kapıldım en azından… İyi niyeti görmemi engelleyen bi güvensizliğim var, geçmiş
kaynaklı, gelecek tescilli! Eve döndüğümüz tarihi takip eden zamanda sevgilimin
çok zamandır ertelediği ve çok istediği şeye vakit ayıracağı kesinleşti. Proje teslim
tarihimin öncesindeki iki gün! Ve tesadüftür ki bu sürede kalacağı yer, tam da
güvenimin sarsılmasına neden olan yerdi. Projeyi bırakmaya karar vermiş olsam
da, sevgilim ve ailemin ikna çabalarına dayanamayıp ara ara yaptığım çizimler
beni kurtarır mı sorusu kafamda yankılanmaya başladı. İnsan 15dk’da bir fikir
değiştirir mi? Ben değiştirdim. Teslimden önceki gün, canım arkadaşlarımdan
birinin ummadığım anda gelen telefonu ve yaptığı organizasyonla projemi
yetiştirdim! Hayatımda ilk kez bi arkadaşım benim için böyle bir şey yaptı.
Şoku hala atlatamadım. Canımı yakan, sevgilimin bazı şeylere karşı umursamaz ve
kendini haklı gören tavrının yanında, arkadaşımın kendini nasıl parçaladığıydı!
Dikenlerim henüz tam kaybolmadan tekrar çıktı…
Eğer mesele
kabul etmekse, detaycı ve takıntılı bi insan olduğumu kabul ediyorum. Fakat buraya
en başından beri yazdığım üzere, omzuna yük olacağım değil, arada dizlerinde
dinlenebileceğim adamı hayal ediyordum. İhtiyacım olduğu an keyfi meselelerle
uğraşıp, sonra “zorunluluktan öyle yaptım, sanki keyif içindi” diyerek beni
suçlamak, yaptıklarıyla yaşadıklarıyla yetinmemek sadece dikenlerimi sivriltti.
Ayrıca jürimde yanımda olup mutlu ederken, sonrasında jürimin kötü geçmesiyle
ilgili yine beni suçlamak diken sayımı çoğalttı. Yani her an daha tehlikeli bir
hale geliyorum. Bu beni yıprattığı kadar onu da yıpratıyor.
Ve bu hale
geldikten sonra iyi birşeyler olması için kıçımı yırtarak bir tatil
planlıyorum. Sorun şu ki yolculuk denince, senin daha önce yolculuklarınla
ilgili kurduğun cümleler aklıma geliyor. “Lanet olsun” diyerek ülkeyi terk etme
kararı alıyorum! Tabi ki kıçımın üstüne oturuyorum… Önce dikenlerimden
kurtulmam gerekiyor. Beni sevdiğine yine inanmam gerekiyor. Eski kurulmuş
cümleleri, kafamdan silmen gerekiyor. Bunları yapmak ya da istemek için gücümün
kalmayışı da durumun bonusu. Bildiğim bi şey varsa, erkeği kadınından daha
fazla heyecanlandıran bişey varsa, o kadın sevilmiyordur. Hele ki bu adamın ne
kadar heyecanlanabildiğini bilen bir kadınsa…
Bu hafta sonu,
son enerjimle dikenlerimi görünmez kılıp, beni çok sevmeni dileyeceğim… Siz de
bana şans dileyin! Kafanızı siktiğime göre ve çoğu kişi bu yazdıklarımı
okumadığına, ben kendimce terapi yaptığıma göre… Bundan sonra daha sık ve kısa yazacağıma söz vererek... İyi geceler…
Ç.