10 Nisan 2012 Salı

Düğümler var. Boğazımda bir sürü düğüm. Çözülmüyor! Süzülmüyor da… Yutkunmak da çarem olmadı. Boğazıma geçirmediğim ilmeği, yumak yapıp yutmuş olmalıyım. Uzun ve acılı bir son seçmişim kendime…

Hayır, kendimi öldürmek gibi bir niyetim yok. Hayır, seni terk etmek gibi bir niyetim de yok. Kaçmak istiyorum. Lanet olsun, bilmezsin uzun gece otobüs yolculuklarına bayıldığımı. Sırt çantamı alıp gidişlerimi de bilmezsin. Ama senden okumak istemiyordum ki o heyecanlı kelimeleri. Cam kenarını bana ayırmamıştın buna eminim, omzuna yaslanıp uyuyan ben değildim… Ne kadar istesem de artık sen olmayacaksın yan koltuğumda oturan. İstemeyeceğim seni! Aynı heyecan bütün gece tavanı izlemene neden olmayacak… Ve bu bana tavanımın tüm hatlarını ezberletecek gecelerce…

Sakındığın her kelime yastığımdan bi parça götürecek. Hayatımdan onlarca dakika… Yüzüme yaşlar düşürecek çok zaman. En zoru görmediğim yerlere olacak. Küçük küçük yaralar açılacak kalbimde. Sakınmaya devam edeceksin, küçükler büyüyecek. Kabullenmeyeceksin, yenileri eklenecek. Yaz gelecek, kış olacak, yüzeceğiz, yürüyeceğiz, dünyanın en güzel anlarını yaşayacağız belki de… Ama içimde küçük yaracıklar olacak. Parmakların kadar minik... Kapanmayacaklar. Hiç! Susacağım yeni yaralar açılmasın diye. Fark etmeyeceksin.

Daha da kötüsü ne biliyor musun? Belki gözüne çarpacak ve okuyacaksın bu yazdıklarımı. Ve ben sırf bunları yazdım diye kendimi, okuyup değiştin diye seni hiç affetmeyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.