23 Nisan 2012 Pazartesi


Bazen durup, susup, düşünmeden, derin derin bakarak diyorsun ya. “Bana o kadar çok benziyorsun ki!”

İşte her şey tam da o yüzden! Gitmemden korktuğun kadar giderim ben, kalmamı istediğin kadar kalırım. Sarıldığın kadar kokun siner üstüme. Okşadığın kadar yumuşar saçlarım. Aldattığın kadar aldatılırsın. Kıyamadığın kadar kıyılmaz, kırılmazsın. Kırınca gönlümü almazsan yaralarım büyür, kapanmaz olur. Hiç bırakmayacak gibi seversen, hiç bırakılmazsın sevgilim. Ben sevdikçe şımarmıyorsan, beni sevdikçe de şımarmam. Kenarlardaki ışıklı tabelalara kanmayacağını biliyorsan, bilirsin ki ben de kanmam. Sen bana koşarak geldikçe, ben dizinin dibinden ayrılmam… Kelimelerin, sesin, belimi kavrayışın yazar bizi.

Bi paragraf olursak haksızlık olur. Ciltlerden taşmalıyız! İnat et, aşık ol, bağlan, sev, huzur bul! Hatta hepsini yap! Ama sakın vazgeçme, olur mu sevgili?

Ç.

Tüm başarısızlıklarımın sonucu olarak, kendi kendime cezalıyım! Evet, bu başarısızlıklar elimde olmayan sebeplerle kafama geçti. Evet, bunları hak etmedim. Hayır, ağır bir trajedinin de kurbanı değilim.

Cumartesi gecesi, annemin doğum günü sebebiyle çıktığımız yemekten sonra hiç dışarı çıkmadım. Günler geceler boyu çizim yapıyorum. Beğenmeyip başa sarıyorum. Fikir aldığım kimse yok. Aslına bakarsanız fikir alabileceğim herkes çoktan mezun oldu. Tahmin ettiğiniz üzere bu çok canımı yakıyor. Her şeyi başından anlatabilmeyi o kadar çok isterdim ki… Sorun şu ki, bunu sevgilime bile yapamıyorum.

Hani doğru zaman derler ya, o benim hayatımda hiç gelmedi. Yükseğe başlayacakken mezun olamadım. Belki de evlenmeme ramak kalmışken ayrıldım. Fransaya gidecekken ailemin dizinin dibinde kaldım. Hepsi de elimde olmadan oldu. Yine de yanarsam bi mezun olamadığıma yanarım o ayrı. Şimdi bakıyorum hayatla ilgili o kadar tuhaf hayal kırıklıklarınız var ki… Onları gördükçe üzülüyorum. Ve büyük itiraf geliyor, şu sıralar sık sık zırhımı kuşanıp ağlıyorum. Yaşadığım onca hayal kırıklığından sonra, ufacık şeyleri bile kaldıramaz oldum. Bunun en büyük sebebi ise, yaş-la-nı-yo-rum!

Ailem ve bitanecik sevgilim… İnanın varlıklarıyla ilgili yorum yapamıyorum. Yoklukları sonum olurdu biliyorum.  Hani bazen “hiç olmasaydı beklenti içinde olmayacaktım” olur ya. Hani herkesin yaşadığı şeylerin arasında, sizin hissettiklerinizi unuttuğu zamanlar olur ya. Hani sizin tek gördüğünüz insan yüzleri onlar olur ya. Hani sadece onların sevgisi ayakta tutar da, gösteremeyecek kadar meşgul olduklarında siz hayal edersiniz ya. Hani bazen ölsem haftalar sonra fark ederler dersiniz ya…

Kaybettiğim yıllarımı geri istiyorum anlayacağınız. Elimde olmayan sebepleri s.ktr etmeyi çok istiyorum! Bi elimde bira şişesi, diğerinde sigaram İstiklal’de arkadaşlarımla sabahın 4’ünde yürüdüğüm günleri çağırsam. Ya da yazlıkta kimseyi umursamadan tramboline etekle dalıp, firikik vermeden, çocuklarla zıpladığım zamanları… Çok geride kaldı ama, Dark Tranquillitiy önünde headbang yaptığım haftasonunu… Babamın eve her akşam gelirken getirdiği Kinder Surpriseları, bir dede klasiği Napolitenleri… Senin kimseyi sevmediğin yaşları…

İnsan mutsuzken kafasına kötü her şey üşüşür. Olmayan ya da hiç bilmediği şeyler bile… Ve kafamda çok fazla tanımadık yüz, bilmedik sahne, yaşanmadık olay var. İçten içten yanarsın ya. Ve hiç bir şey geçirmez işte. Akla gelince öpmeler, sevmeler, tatlı sözler… Her gün daha çok acıyor… Artıyor. Artıyor. Artıyor… Artıyo.. Artı.. Art.. Ar..


Ç.

10 Nisan 2012 Salı

Düğümler var. Boğazımda bir sürü düğüm. Çözülmüyor! Süzülmüyor da… Yutkunmak da çarem olmadı. Boğazıma geçirmediğim ilmeği, yumak yapıp yutmuş olmalıyım. Uzun ve acılı bir son seçmişim kendime…

Hayır, kendimi öldürmek gibi bir niyetim yok. Hayır, seni terk etmek gibi bir niyetim de yok. Kaçmak istiyorum. Lanet olsun, bilmezsin uzun gece otobüs yolculuklarına bayıldığımı. Sırt çantamı alıp gidişlerimi de bilmezsin. Ama senden okumak istemiyordum ki o heyecanlı kelimeleri. Cam kenarını bana ayırmamıştın buna eminim, omzuna yaslanıp uyuyan ben değildim… Ne kadar istesem de artık sen olmayacaksın yan koltuğumda oturan. İstemeyeceğim seni! Aynı heyecan bütün gece tavanı izlemene neden olmayacak… Ve bu bana tavanımın tüm hatlarını ezberletecek gecelerce…

Sakındığın her kelime yastığımdan bi parça götürecek. Hayatımdan onlarca dakika… Yüzüme yaşlar düşürecek çok zaman. En zoru görmediğim yerlere olacak. Küçük küçük yaralar açılacak kalbimde. Sakınmaya devam edeceksin, küçükler büyüyecek. Kabullenmeyeceksin, yenileri eklenecek. Yaz gelecek, kış olacak, yüzeceğiz, yürüyeceğiz, dünyanın en güzel anlarını yaşayacağız belki de… Ama içimde küçük yaracıklar olacak. Parmakların kadar minik... Kapanmayacaklar. Hiç! Susacağım yeni yaralar açılmasın diye. Fark etmeyeceksin.

Daha da kötüsü ne biliyor musun? Belki gözüne çarpacak ve okuyacaksın bu yazdıklarımı. Ve ben sırf bunları yazdım diye kendimi, okuyup değiştin diye seni hiç affetmeyeceğim.