18 Temmuz 2012 Çarşamba


Bir kadının dilinden.. Varlığından ve yokluğundan korkulan tüm kadınlara ait. 
Dünyanın en gerçek şarkısı. En bana ait.

17 Temmuz 2012 Salı

Ne Güzel Sürpriz Bu Böyle...


 Sonsuz hikayeme hoş geldiniz.

 Sandığınız gibi baştan değil son birkaç günden başlayacağım anlatmaya. İçimde büyütme yeteneğim var benim. Olanaksız düşünceler bile devleşebilir aklımda. Nihayetinde bana yer kalmaz içimde. Ama bir şeyler değişti!

Dün onu aradım, aşık olduğum adamı. Belki de aylardır yapmam gereken o konuşmayı yaptım. Kendimce çözmeye, bastırmaya çalıştığım kırgınlıklarım, korkularım, sakladıklarım ve saklayacak olduklarım. Bilmeliydi hepsini. Artık biliyor. Kimse de bilmiyor ki bavulumu hazırlıyordum. Onu kıracağımı biliyordum, dayanamazdım kırılmasına, uzaklaşmalıydım.

Telefonu kapattık. Duşa attım kendimi. O bildik film sahnelerindeki gibi hıçkıra hıçkıra ağladım iki gündür üst üste yaşadıklarımın tümüne. Telefonumun varlığı aklımda bile değildi. Nasılsa çalmamış olacaktı! Hani biri seslenmiş gibi olur, evde yalnız biri için ürkütücüdür aslında. Bu kez korkmadım! Telefonumun varlığı düştü aklıma. İki kez o, bir kez de annem aramıştı. Ona duymadığımı belirten bi mesaj yazdıktan sonra, anneme her şeyin harika olduğunu anlattım. Mesajıma cevap gelmiyordu, sıcak bi mesaj beklemiyordum ama yapmazdı böyle… Aradım. Açmadı. Yemek yemeliydim, kendime gelmeliydim ve daha bir sürü şey yapmalıydım!

Kapı çaldı! Bilen bilir, korkarım ben beklenmedik anda çalan kapıdan. Delikten dikkatlice baktım. Tehlikede olabilirdim, yine de sakin olmalıydım. O’ydu! Kaskı, dizlikleri, yüzünde endişe… Ne diyeceğimi bilemeyip saçmalamıştım yine. Kırgındım, kırmıştım. Telefonu duymayınca merak edip gelişiyle bir daha anladım ki, onsuzluk diye bir şey yoktu. Onsuzluğun fikri bile yoktu, olamazdı da. Kırgındı, kızgındı, ümitsizliğe kapılmıştı her şeyden önemlisi hak verse de vermese de kırgınlıklarımın farkındaydı artık. İç hesaplaşmamdan bahsetmek istemiyorum.

Aslında… Biliyorum ki bana hala kırgın. Bilmiyor ki iç sıkıntıları yersiz. Biliyorum tedirgin. Bilmiyor ki gereksiz…  Biliyorum ki bu sonsuz bi hikaye. Bilmiyor ki sonsuz, bensiz olmaz!

Ç.

15 Temmuz 2012 Pazar

Zamansızlaşmaya Dair


Zamanın anlamsızlığını sorgulamalarımı bilirsiniz. Sıralamaların bazı bazı yersizliğini, bazen de gerekliliğini. Hani istediğimiz gibi dizebiliriz ya taşları, olayları, insanları. Ama sihirli değneğimiz yoktur. Suyun kenarına yapmasak da kaleyi, bi kova su boca edilebilir üstüne. Engel olamayız ya hani, ilk damla değmiştir tepesine. İlk damla düşmüştür içinize, bi söz değmiştir merakınıza durduramazsınız kurcalarsınız ya. Ben de yaptım!

Hep merakımın bana yaradığını söylerdi arkadaşlarım. Ben aşık olmadan önce pek, böyle aptalca saçmalamazdım. Saçmalamalarım keyifliydi, doyamazdı kimseler.  
Yine bilen bilir ki aşık oluşumu da kabullenememiştim, dibe vuruşum gibi. Ara ara düştüğümü sanmama rağmen dibe vurmak ağır gelmişti. Biraz garipleştim. Kendimi çok özledim. Olgunluğumu, çocukluğumu, yorgunluklarımı, ödüllerimi, başarılarımı… Öğrendiklerim de ağır geldi, kendime duyduğum bu özlemin üstüne. Hırçınlaştım. Artık durmak istiyorum! Duydunuz mu?

Gördüklerimle, hayal kırıklığıyla karışık mutluluk yaşadım bugün. Derimin yüzülmesiyle iç içe huzur… Akan yaşlarımın biriktiği bir gülümseme… Bi defteri kapadım sanırım kafamda, çok önceden yapmam gereken. Bundan sonrası da kolay olmayacak biliyorum. Ama o yanımda olacak. Şimdi sarılamasa da, biliyorum akşam sarılıp öpe öpe uyutacak beni… Bugüne kadar hep olduğundan daha içten, sonraki günlere örnek… Artık harfler karışmayacak. Ön söz bitti. Bu okuduklarınız, sonsuz bi hikayenin ilk cümleleri…

Ç.