Şarkı için: Tam da buraya Tık Tık!
Az kalsın tam da böyle olacakmış..
Az kalmış.. Şarkıdaki gibi.. Öyle
olsaymış bu yazıyı okuyamayacakmışsınız. Kim bilir?
O yoldan hayatında ilk kez geçerken çarpışıp
kitaplarını düşürünce başlarmış bazı ilişkiler. Ya da daha önce hiç gitmediği
markette aynı anda raftaki son kutu Corn Flakes’e uzanırken gülerlermiş, utanarak.
Bazıları varlığını bilmediği bir akrabasının evinde karşılaşırmış, ömür boyu
mutlu yaşamadan önce. Kimileri arkadaşının kardeşinin kankasının kuzeniymiş. Ya
da tek başına gittiği sinemada, gayri ihtiyari elini yanındakinin mısır kovasına
daldırdığında başlarmış her şey. Hayır hayır! İnanın bana, fazla film
izlemiyorum. Ama eğer birer film olsaydılar, kesinlikle anlatacağım hikayeden
düşük bütçeli olurlardı. Ve eğer istatistiğe vurulsaydı, tüm bu ihtimaller,
anlatacağım ihtimalden kat kat fazla çıkardı.
Bu iki küçük çocuk, senelerce aynı
yollardan geçmiş, aynı sahilde koşmuşlar. Aynı otobüslere binip, aynı barlara
gidip, aynı dolmuşlarla dönmüşler. Aynı masanın iki ucunda oturup, yolda
görünce konuşacak kadar koyultamamışlar sohbeti. Aynı havuza girip, yan yana
şezlonglara yatmışlar. Aynı sinemalarda aynı filmlere gitmişler. Aynı dönemde
hayatlarında olan insanlar bile aynı yerlerde oturuyormuş. Buluştukları yerler
de, el ele yürüdükleri yollar da, anlattıkları insanlar da aynıymış. Kulaklıklarında
aynı şarkı çalarken ve o grubun İstanbul’a gelmesinin hayalini kurarken, yan
yana geçip, farklı araçlara binip aynı yöne gitmişler.
Tanrı acımış bir gün hallerine! Nasıl
iyi yapmış bir bilseniz. Saymaya pek de gerek olmayan sahte alışkanlıkların
getirdiği kaybetmişlik ve ümitsizliklerine. Yok yere harcadıkları yıllarına.. Harcadıkları
insanlara.. Ve şarkının içinde bulabileceğiniz, daha fazla “az kalsın” olacaklara! İkisi de ucuz atlatmış mutsuz bi hayatı..
Kim bilir, belki hakikaten filmin bütçesinden yaka silkmişti Tanrı?
Yaşanması gereken her şey yaşanmış,
tanınması gereken herkes tanınmıştı. Gerçek aidiyet için zemin hazırdı. Bu kez
küçük bir rakı masası da, kalabalık bir parti evi de engel olamayacaktı
muhabbetin koyulaşmasına! Artık “az
kalsın”lara gerek kalmamıştı. Ve Tanrı onları, gelmesini diledikleri o grubun
İstanbul konserine sarmaş dolaş yollayacak kadar şanlı yaratmıştı..