3 Eylül 2010 Cuma

Yalnızlık Üzerine Notlar 3

Gecelerce ağlardım eskiden. İçten içe merak ederdim; madem seviyordun neden ağlatıyordun biriciğini? Demek ki yeteri kadar sevmedin! Artık ağlamıyorum güçlü bir küçük kızım ben. Büyümedim, değişmedim herkese yalan söyledim! Çünkü senin kırman için bekleyen bir kalp yok artık elimde. Hala kırılgan. Tıpkı bana aldığın o cam küre gibi… Evet, evet tam olarak öyle! İçinde aşk vardı o kürenin! Benimde içimde aşk var ve hiç bitmeyecek! Bir gün aşık olmayı bekleyeceğim mükemmel adam gelene dek. Camdan küremi de kimsenin kırmasına izin vermeyeceğim artık. Kimseye sana güvendiğim gibi güvenemeyeceğim!

Saçlarımı savurduğumda içi yanacak, bana yaşamı güzel kılan adamın. Onun nefes aldığını bilmek benim her saniye yüzümü güldürecek. Gözlerimdeki hüznün sırrını o çözecek. En derin yaralarıma o dokunacak. Ve öyle bir saracak, kollarının arasına alacak ki beni, bir daha zor günüm olmayacak. Şuan sahip olduğum şeyleri kaybettiğimde, kaybettiğim her şey olacak o. Çünkü her şeyim olacak! Adıma şarkılar yazacak. Ben uyurken uyanıp uzun uzun bana bakacak. Öptüğünde, masumiyetle içim ısınacak. Bir bakışı yetecek benim susmama. Bir kaş kaldırmam yetecek yemeği fazla kaçırmamasına. Eee hep genç kalmayacağız, bunun yaşlılığı da var. Benimle ölene dek omuz omuza olacak…

İstanbul kızıyım! Yosun kokusu karışır parfümüme. Beni yosun kokusuyla sevmeli erkeğim. Ki ben de onu her haliyle seveyim. İstanbul’um olsun benim o. Bende onun aykırı Galata Kulesi olayım. Bazen de ulaşılması zor Burgaz Adası. Ya da sıcacık Gülhane Parkı… Ama hep onun olayım. Bensiz bir anlamı kalmasın varlığının. Ondan bahsedenler benden bahsetmeden geçemesin, nasıl İstanbul’dan bahsederken Boğaz Köprüsü olmadan olmazsa. Beni anlatanlar ise onun kucağında nasıl da güzel durduğumu söylesinler, Kız Kulesi nasıl İstanbul’un kucağında dalgalarla sallanıyorsa. Boğaz Köprüsü de ben olayım İstanbul’umun, Kız Kulesi de.

Çisil TOLGA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.