26 Kasım 2010 Cuma

İçime Akanlar 1

Avaz avaz bağırmak istesem de sesim çıkmıyor artık. Sözcükler içime akıyor. Kendi sözlerimle kendi sessizliğimde boğuluyorum!

Dibe itiyorsunuz, çıkamıyorum ve lanet olsun düşünmeden duramıyorum. Bu aralar ne çok lanet olsun diyorum. Düşünüyorum yine, en azından o zaman doktoru beklerken beni dizine yatırıp saçımı okşayan biri vardı. Ve hasta oluşum benden çok onun canını yakıyordu. Görüyordum gözlerimle. İlk kez çaresiz kalmıştı canımın yanmasına. Alnımdan öperek düşürmeye çalışmıştı ateşimi dudaklarıyla ölçerken. Şimdi canımın yandığından haberi yok. Belki de bir türlü hasta olamayışım bundan.

Şimdi de canım yanıyor evet. İnkar etmem, edemem. Azcık kendini kattıysa bana yanımdaki, görüyor yüzümdeki gölgeni. Senin gölgeni değil, bıraktığın gölgeyi. Senden gidişimin nedenini… Çekip gidişim, vazgeçişimdendi, artık sevmeyişimden. Yada artık, hiç bi zaman sevilmediğimi tarafından, hissedişimden. Yazık ki bencilim! Sevilmeyince sevemiyor kalbim. Ve taş gibiyim işte. Kırmak güç gerektiriyor, sabırla beni kırmayı denemen gerekiyor. Başarınca da bi daha hiç bi zaman tek parça olmuyor. Ne kaynak tutuyor ne dikiş. Yalama olmuyor. Tek celsede bitiyor işi! Bu yüzden geri adım atamıyorum. Ve sadece bu yüzden kimsenin gözlerine inanarak bakamıyorum. Biri bana şaşkın dese bile üstüme alınmıyor, aldırmıyorum. Hiçbir seste duymuyorum güveni. Aşık olacak kadar derinden duymuyor bile kulaklarım.

Yazık! Yıktığın duvarlarım, içimdeki inancı yıktırdı kendi ellerimle. Bu yüzden hiç aşık olamadan öleceğim. Ve hep aşık olmak istediğim, bunu sen hiç bilmeyeceksin…


Ç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.