20 Ekim 2010 Çarşamba

Tek Kişilik Bir Dünya?!

Bu sabah yataktan kalktığımda bomboş olsaydı ya kafam. Sadece bir kez… Sen, geçmiş, gelecek kaygılandırmasaydı ya beni. Korkularımdan arınmış uyansaydım. Kendimi bırakabilseydim boşluğa ve eğer çekersen kendine sana doğru uçsaydı ruhum. Çekebilir miydin? Ruhum ağır! Kasvetli biraz da… En azından minik olduğum ortada. Elimden tutup çeker miydin bedenimi, burnumla dudaklarının neredeyse değecek kadar birbirine? Peki öper miydin?

Sevmek ne kadar içinden gelirdi? En derininden mi yoksa pantolonunun cebinden mi? Kilometrelerce yol tepmek, el ele, gülmek, bi sürü şeker tıkıştırmam ağzına ve sonra şekerli dudaklarını öpmek; bi yatakta tepişmekten daha mı az eğlenceli? Belki biliyorsundur diye sana sordum.

Bu dünyanın kurallarıyla yaşamasak ne harika olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Benim dünyamdaki kadınla erkek farklı.! Onların kurdukları hayaller pembe panjurlu eve benzemiyor. Onların rüyalarında gördükleri birbirlerinin sahilde bi sigara dumanıyla dans eden saçları ve o saçları okşayan eller. Kıvır kıvır saçlar, sert, erkeksi, güçlü ama narince okşayan eller… Sadece birer hayaller. Gece yatağa yattıklarında, nefeslerinin karışması birbirlerine istedikleri. Ve uyandıklarında uyanana kadar onu seyretmek yaptıkları.

Yemek yemek değil, aşkının elinden yemedikçe, yada sarhoş olmak değil içmek gözlerine bakmadıkça. Sevişmek değil bağlılığın simgesi ve ihanet değil verilen ceza. Ölürken onun gülüşünü görmek istemek sadece. Ama dedim ya bu benim dünyam ve hep tek kişilik nedense. Dünyanın kapısını bilen yok, bulanın girmeye cesareti. Olmasın! Dünyamı başıma yıkmaya çalışacaksa benim bu yazdıklarımı bile asla okumasın! Bir gün biri olacaksa da kendi tek kişilik dünyasını benim dünyama yanaştırsın. Bir bütün yapalım beraber, iki kişilik bir dünya kuralım. Ve pişmanlık ikimizin dünyasında hiç olmasın!

Ç.T.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.