15 Ocak 2013 Salı

Bira ve Kitap Severlere, Benden "B, Bira"


Nihayet okuduğum kitaplarla ilgili bir şeyler karalamaya vakit ve heves bulabildim. İlk yazacağım kitap ise, favori yazarım Tom Robbins'in "B, Bira"sı oldu. Çocuklar için yetişkin, yetişkinler için çocuk kitabı niteliği taşıyan bir kitap okumak isterseniz, üstelik bir de bira severseniz, bi göz atın derim. Bir de kitabı okuyacak olursanız, dolapta yeterli biranız olup olmadığına mutlaka dikkat edin. Ve eğer hayattaysa bazı bölümleri dedenize okutun, küçük bir çocuk gibi onu dinleyin.

İşte TheMagger'daki son yazım, işte Tom Robbins'ten "B, Bira"

Sağlığınıza!

10 Ocak 2013 Perşembe

Az Kalsın

Şarkı için: Tam da buraya Tık Tık!

Az kalsın tam da böyle olacakmış.. Az kalmış.. Şarkıdaki gibi..  Öyle olsaymış bu yazıyı okuyamayacakmışsınız. Kim bilir?
 O yoldan hayatında ilk kez geçerken çarpışıp kitaplarını düşürünce başlarmış bazı ilişkiler. Ya da daha önce hiç gitmediği markette aynı anda raftaki son kutu Corn Flakes’e uzanırken gülerlermiş, utanarak. Bazıları varlığını bilmediği bir akrabasının evinde karşılaşırmış, ömür boyu mutlu yaşamadan önce. Kimileri arkadaşının kardeşinin kankasının kuzeniymiş. Ya da tek başına gittiği sinemada, gayri ihtiyari elini yanındakinin mısır kovasına daldırdığında başlarmış her şey. Hayır hayır! İnanın bana, fazla film izlemiyorum. Ama eğer birer film olsaydılar, kesinlikle anlatacağım hikayeden düşük bütçeli olurlardı. Ve eğer istatistiğe vurulsaydı, tüm bu ihtimaller, anlatacağım ihtimalden kat kat fazla çıkardı.
Bu iki küçük çocuk, senelerce aynı yollardan geçmiş, aynı sahilde koşmuşlar. Aynı otobüslere binip, aynı barlara gidip, aynı dolmuşlarla dönmüşler. Aynı masanın iki ucunda oturup, yolda görünce konuşacak kadar koyultamamışlar sohbeti. Aynı havuza girip, yan yana şezlonglara yatmışlar. Aynı sinemalarda aynı filmlere gitmişler. Aynı dönemde hayatlarında olan insanlar bile aynı yerlerde oturuyormuş. Buluştukları yerler de, el ele yürüdükleri yollar da, anlattıkları insanlar da aynıymış. Kulaklıklarında aynı şarkı çalarken ve o grubun İstanbul’a gelmesinin hayalini kurarken, yan yana geçip, farklı araçlara binip aynı yöne gitmişler.
Tanrı acımış bir gün hallerine! Nasıl iyi yapmış bir bilseniz. Saymaya pek de gerek olmayan sahte alışkanlıkların getirdiği kaybetmişlik ve ümitsizliklerine. Yok yere harcadıkları yıllarına.. Harcadıkları insanlara.. Ve şarkının içinde bulabileceğiniz, daha fazla “az kalsın” olacaklara! İkisi de ucuz atlatmış mutsuz bi hayatı.. Kim bilir, belki hakikaten filmin bütçesinden yaka silkmişti Tanrı?
Yaşanması gereken her şey yaşanmış, tanınması gereken herkes tanınmıştı. Gerçek aidiyet için zemin hazırdı. Bu kez küçük bir rakı masası da, kalabalık bir parti evi de engel olamayacaktı muhabbetin koyulaşmasına! Artık “az kalsın”lara gerek kalmamıştı. Ve Tanrı onları, gelmesini diledikleri o grubun İstanbul konserine sarmaş dolaş yollayacak kadar şanlı yaratmıştı..